16 Eylül 2008 Salı

Nazizmin Millet Görüşü

Irk
Kan ve ırk aleyhindeki günah, dünyamızın ilk işlenen günahıdır ve bu günaha kendisini terk etme, insanlığın sonunu gösteren bir işarettir.
Toplum içinde bir takım gerçekler o kadar yaygındır ki, cahil halk, bunları gözünün önünden geçtiği halde göremez, sık sık karşılaştığı halde tanımaz. Bu gibi kimselere, biri çıkıp da önceden bilmesi gereken bir şeyi söylediği zaman hayretler içinde kalır. Öyle toplumsal sorunlar vardır ki <> kadar basit bir şekilde çözümlenebilir. Ama toplumlarda, Colomb cinsinden kimselere pek az rastlanır.
Bütün insanlar, dünya üzerinde dolaşır dururlar ve her şeyi öğrenmek ve bilmek isterler. Fakat hiç kimse dünya üzerindeki canlıların çeşitli gruplara ayrılmış olduğunu göremez. En ufak ve üstün körü bir inceleme, dünya üstünde yaşamak iradesinin büründüğü sayısız şekillerin el sürülemez ve değiştirilemez bir yasaya bağlı olduğunu gösterir. Her hayvan, aynı gruptan bir diğer hayvanla çiftleşebilir. Leylek leylek ile ispinoz ispinoz ile fare fare ile kurt kurt ile vb. yalnız şunu unutmayalım ki, bazı olağanüstü durumlar bu kuralı bozabilir. Örneğin tutsak veya aynı türden olanların çiftleşmelerine engel olan herhangi bir başka sebeple ortaya çıkacak zorunluluk... Fakat bu durumda da tabiat, bu karşı koyuşla mücadele etmek için bütün olanaklarını harekete geçirir. Tabiatın protestosu, soyu bozulmuş canlı türlerinin yaşama olanaklarını sınırlama şeklinde görülür. Birçok olaylarda da tabiat onları, hastalıklara yahut düşmanlarının saldırılarına dayanmak, karşı koymak yeteneğinden yoksun bırakır.

Birbirine eşit olmayan iki yaratığın birleşmesi sonucu meydana gelecek ürün, çiftleşen erkekle dişinin değerleri arasında bir değere sahip olur. Bu pek doğal bir sonuçtur. Yani çocuk, canlılar merdiveninde aşağı ırka mensup olan ebeveyninden daha yüksek bir yerde, fakat yüksek bir noktada olan diğer ebeveynden ise daha aşağı bir düzeydedir. Bu bakımdan çocuk, ilerde bu üstün ırka karşı girişeceği mücadelede yenilecektir.
Böyle bir çiftleşme, canlıların değerlerini yükseltmeyi görev edinmiş olan tabiatın ve Tanrı'nın iradesine ters düşer. Tabiatın bu görevi çeşitli değerlerdeki kimselerin çiftleşmeleri ile gerçekleştirilemez; ancak en yüksek değeri temsil edenlerin tam ve kesin zaferleri ile sağlanır. Daha güçlü olanın rolü hakim olmaktır, daha zayıf olanla kaynaşmak değildir. Eğer üstün ırk böyle davranmazsa kendi büyüklüğünü yok etmiş olur.
Bu yasayı, sadece doğuştan zayıf olan yaratıklar zalimlik olarak nitelerler. Fakat bu da, onun zayıf ve sınırlı bir kimse oluşundan ileri gelir. Çünkü bu yasa onun vücudunu ortadan kaldırmasa idi, bütün canlıların gelişmesi aklın alamayacağı bir şey olurdu.

Tabiatta ırkın temizliğini aramak ve devam ettirmek için var olan bu genel eğilimin sonucu, sadece özel ırklar arasında dış görünüşlerindeki bir farkla değil, her birinin kendine has niteliklerinin benzerliği noktasındadır. Tilki daima tilkidir, kaz daima kazdır.
Hiç bir zaman doğuştan kazanılmış yeteneklerin etkisi ile, kazlara karşı iyi kalpli davranacak bir tilkiye veya sıçanlar karşı merhamet besleyen bir kediye rastlanamaz. Bundan dolayı, ırkların birbirleriyle olan mücadelelerine sebep, derin bir antipatiden çok, açlık ve aşktır. Her iki durumda tabiat ise ilgisiz ve duygusuzdur. Hatta denilebilir ki tabiat memnun bir şahittir.
Her gün yapılan ekmek kavgası, zayıf, hastalıklı ve korkak yaratıkların yenilgileriyle sonuçlanır. Öte yandan dişiyi kendine çekmek ve onu büyülemek için giriştiği mücadele ancak en sağlam erkeğe zürriyet yetiştirmek hakkını verir veya bu olanağını ona sağlar. Fakat kavga, daima o türün sağlığının ve gelişmesinin ilk şartı olur. Eğer, bu olay başka türlü cereyan etse idi, sonraki gelişmeler durur ve çok geçmeden gerileme başlardı.

Gerçekten bütün insanlar zürriyet yetiştirmekte aynı olanaklara sahip olsalardı, daha az iyi olanlar en iyilere oranla çok oldukları için, çok çabuk çoğalacak, sonunda en iyiler ikinci plana düşeceklerdi. İşte bundan dolayı en iyiler lehine katı tedbirler alarak duruma müdahale etmek gerekir. Tabiat zayıfların sayılarını kısıtlamak için, onları şiddetli ve zor hayat şartları içine atar. Tabiat sadece arta kalan seçkinlere çiftleşmek için izin verir. Ölçü olarak kuvvet ve sağlığı kabul etmek suretiyle yeni ve sıkı bir seçme yapar.

KAVGAM,
Adolf Hitler


Irkçı Kelimesinin Anlamı
Bugün geçerli olan felsefi düşünceye göre, politik yönden özellikle devlete yaratıcı ve uygarlık verici bir kuvvet yakıştırmaktan ibaret kalır. Fakat burada eski ırk şartlarına gerek yoktur. Devlet, daha çok ekonomik gereksinimlerden veya siyasal güçlerin faaliyetlerinden meydana gelir. Bu anlayış, ırkla ilgisi olan ilkel kuvvetlerin anlaşılamamasına ve kişinin değerinin hafife alınmasına sebep olur.
Uygarlık meydana getirmeye yetenekli olan ırklar arasındaki farkları kabul etmeyen kimse, kişiler hakkında hüküm vermeye kalkıştığı zaman yanılmaya mahkumdur. Irklar arasında fark görmeyip eşitlik ilkesini kabul etmek, insanlar arasında da aynı sonuca varmayı gerektirir. Aslında Marksizm de, mevcut olan genel bir felsefi düşüncenin, Yahudi Karl Marx tarafından açık bir politik doktrine çevrilmesinden başka bir şey değildir.

Irkçılık insanlık içinde, çeşitli ırkların değerini kabul eder.Irkçı inanış için, devleti bir amaç saymak ilkesi vardır. Bu amaç da, ırkların varlığının korunmasından ibarettir. Irkçılık, onların eşitliğine asla inanmaz.

Irkçılık, insanlığa bir ideal aşılamanın gereğine inanmıştır. Çünkü ırkçılığa göre bu inanış insanlığın varlığı için birinci şarttır. Herhangi bir ahlak, kendinden daha yüksek bir ahlakı savunan bir ırk için tehlike oluşturuyorsa, ırkçılık o ahlakın hayat hakkını kabul etmez. Çünkü melezleşme ve zencilerin zürriyeti ile işgal edilecek bir dünyada, güzellik ve soyluluk hakkındaki bütün inanışlar ve insaniyetin geleceği hakkında bütün ümitler kökten yok olur.
Kültür ve uygarlık, bu dünya üzerinde üstün ırkın varlığına, ayrılmak kabul etmez bir şekilde bağlıdır. Bu gerçeğin ortadan kalkması, dünya üzerine bir barbarlık devrinin karanlık örtülerini çekecektir. Uygarlığı meydana getirenlerin kökünü kazımak, cinayetlerin en nefret edileni ve günahların en büyüğüdür.

Allah'ın en büyük eserine saldırmaya cesaret eden kimse Allah'a küfrederek, Cennetin elden kaçırılmasına yardımcı olur.

Irkçı görüş, iyiyi seçip ayırmak suretiyle gelişme sağlayacak kuvvetlere faaliyetlerini geri verdiği ve bu çalışmaları organize ettiği an, tabiatın en büyük iradesini gerçekleştirmiş olur. İşte bu şekilde bir gün, daha iyi bir insanlık, dünyamızı büyüleyerek bütün çalışma alanlarının kendisi için serbest olduğunu görür. Zaten uzak bir gelecekte de olsa, bir takım sorunlarla karşı karşıya kalınacağına ve bu konuları sadece dünyanın bütün olanaklarına ve doğal kaynaklarına sahip olan üstün ırka mensup bir milletin çözebileceğine inanmaktayız.

KAVGAM, Adolf Hitler


Irkların Saflığının Korunması
Irkların saflığını bozan birleşmelerin etkilerini, tabiat basit olaylarla düzeltir. Tabiat, bu konuda melezlere pek az tolerans tanır. Bu tür faaliyetlerin ilk ürünleri, dördüncü ve beşinci nesile kadar büyük zorluklarla karşılaşır. Kandaki birliğin azlığı, o şahısların iradeleri ve hayati enerjileri arasında birçok fark doğurur. Karışık ırk, daima saf ırkın egemenliği altına girer. Böylelikle uygulamada daha çabuk yok olmaya uğrar. Bu olayların örnekleri çoktur. Hatta tabiat, çoğu kez ileri gider ve nesillerin üremesine bir sınır çeker.

Belirli bir ırka mensup fert, aşağı ırktan biri ile birleşirse, birleşmenin sonucu düzeyin düşmesi olacaktır. Ayrıca, aralarında yaşadıkları saf ırk mensuplarına oranla daha zayıf bir nesil meydana getireceklerdir. Üstün ırktan yeni kan karışmasına engel olunduğu engel olunduğu durumlarda devam eden birleşmeler sonucu ortaya çıkanlar, tabiat tarafından ustaca azaltılan direnç kuvvetleri dolayısıyla kendilerini zaman içinde yok olmaya mahkum edecekler ve binlerce yıl sonunda, yeni bir karışım ortaya çıkacaktır. Bunlarda ise çeşitli birleşmelerden dolayı, kökle birlikte karışmış olan ilkel unsurlar artık tanınmaz duruma gelecektir. Böylece çeşitli niteliklere sahip yeni bir millet meydana gelecektir. Fakat bu yeni milletin zeka, yaratıcılık ve güzel sanatlar yönünden değeri, ilk birleşmeye katılmış olan yüksek ırkın yeteneklerinden çok aşağı olacaktır.
Aynı zamanda bu verimsiz yaratık, kanı temiz kalmış olan yüksek bir ırk önünde yenilecektir.

Yüz yıllar boyunca gelişen ve bu yeni milletin aynı cinsten olmasını sağlayacak olan "sürü birliği" ne kadar büyük olursa olsun, ırkın düzeyinin düşmesi, uyum yetisi ile yaratıcı yeteneklerin azalması dolayısı ile, fikri gelişme ve uygarlık yönünden üstün ve saf bir ırkın saldırılarına, başarıyla karşı koyma olanaklarına ortaya çıkarmaktan yoksun kalacaktır. Demek ki şu ilke ortaya konulabilir: Her ırk birleşmesi zorunlu olarak ortaya çıkan melezlerin birleşmeye katılmış ve kan temizliğinin verdiği birliği korumuş üstün unsurların önünde yapıldığı takdirde ortadan kalkması sonucunu verecektir.

Böylelikle ırkların bozulmalarıyla ortaya çıkan yaratıkların, saf bir ırk tabakasının bulunması ve yeni melezleşmelerin olmaması şartı ile, yavaş yavaş ortadan kaldırılması tabiatın sağladığı yenileşmenin ve tekrar hayat bulmanın kaynağı olur. Bu olay, çok güçlü bir ırk içgüdüsüne sahip olan ve özel şartlarda veya bazı özel zorlamalar sonucunda ırkın temizliğini koryan ve devam ettiren tabi çoğalma yolundan uzaklaştırılması insanlarda kendiliğinden ortaya çıkabilir. Zorlama son bulur bulmaz, saf kanlı unsur, hemen kendine eş olanlar arasında çiftleşmeye başlar ve bu davranış sonunda her çeşit birleşme yoluyla bozulmalara engel olur. Böylece melezleşmeden ortaya çıkan yaratıklar kendiliklerinden arka plana çekilirler.

İç güdünün inanışına arkasını dönmüş, tabiatın ortaya koyduğu teorileri de bilmeyen bir kimse, tabiatın yaptığı düzeltmelere de güvenmemelidir. Demek oluyor ki, yenileşme işini yapma görevi, zekaya düşmektedir. Fakat gözleri körleşen bir kimse, ırkları birbirinden ayıran setleri yıkmakta devam edecektir. En sonunda da bir gün içinde bulunan en iyi şey yok olacaktır. İşte o zaman, orada birlik "isteyen bir çorbadan başka bir şey görülmeyecektir". Bu gün sözleri kulaklarımızı tırmalayan ünlü reformcuların idealleri budur. Fakat şu bilinmelidir ki bu şekilsiz bileşim, dünyada her türlü idealin ölümünü ifade etmektedir. Belki böylelikle "büyük bir sürü" meydana getirilebilir. Böylece bu çorba sayesinde sürü hayatına düşkün bir hayvan yaratılabilir, fakat bu karışımdan uygarlık yapıcı saf kimseler çıkmayacaktır. İşte o zaman insanlığın görevinde kusur işlemiş olduğu düşünülebilir.
İnsanın sadece bir tek kutsal görevi vardır: Irkın korunması üstün kimselerin gelişmelerinin daha yüksek duruma sokulması için kanın saf bir halde kalmasına dikkat etmek.

KAVGAM, Adolf Hitler


Almanlaşma Nasıl Olabilir?
Nedense, Almanlaştırmanın hiç bir zaman insanlara uygulanamayacağını, sadece toprağa uygulanabileceğini anlamıyorlar. Genellikle bu kelimeden çıkarılan anlam Alman dilini zorla kabul ettirmekten ve açıkça kullanılmasını sağlamaktır. Oysa bir zenciye veya bir Çinliye Almanca öğreterek, dilimizi konuşmasını ve herhangi bir Alman siyasi partisi için oy kullanmasını sağlamakla, onu Alman yapmanın mümkün olabileceğini düşünmek mantığa uymaz.
Milli burjuvalarımız bu tür Almanlaştırmanın gerçekte Almanlıktan çıkarmak olduğunu anlamıyorlar. Çünkü ırklar arasında bulunan farklar, eğer ortak bir dilin zorla kabul ettirilmesi ile ortadan biraz kaldırılabiliyor veya tamamen yok edilebiliyorsa, bu yol bir melezleşme ile son bulur. Bu şekilde Almanlaştırma sağlanamayacağı, aksine Alman unsurunun yok edileceği apaçık ortadadır.

Tarihte görüldüğü gibi, bir ülkeyi ele geçiren bir millet, dilini zorla yenilenlere kabul ettirebilir. Fakat bin yıl sonra bu dil yeni bir millet tarafından konuşulur ve galip millet tam anlamıyla yenik duruma düşer.
Millet, daha doğrusu ırk, dile değil, kana bağlıdır. bu yolda bir başarı ise ancak kan karışması ile olur. Fakat bunun sonucu üstün ırkın düzeyinin düşmesi olur.
Yani eskiden üstün ırkla ülkeleri ele geçirmeyi sağlayan üstün nitelikler kaybolur. Üstün ırkla, basit ırkın birleşmesi sonucu ortaya çıkan melez ırk, istediği kadar üstün ırkın dilini konuşsun, o melez ırkta uygarlık yapıcı enerjilere rastlanmaz.
Çaresiz bir çöküşe uğrayan millet, son bir silkinişle, hayret verici bazı uygarlık eserleri ortaya koyabilir. Fakat bunları yaratanlar ya üstün ırkın son temsilcileridir, ya da ilk melezleşme sırasında meydana gelen kimselerdir. Bu gibi kimselerde iyi kan üstün gelmiştir. Bu gibi kimselerin melezleşme işinin son temsilcileri olmasına olanak yoktur. Çünkü melezleşme daima uygarlığın gerilemesi ile yan yanadır.

KAVGAM, Adolf Hitler

Hiç yorum yok: